Aldudak: ABD Taliban’a devir teslim yaptı

Araştırmacı, siyasetçi Battal Aldudak, Afganistan’da son zamanlarda yaşananlar ve Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesini, ABD’nin Afganistan’ı terketmesinin Taliban’a bir devir teslim olduğunu belirtti.

23:03:24 | 2021-08-26

Araştırmacı, siyasetçi  Aldudak, Afganistan’da yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) tam bir skandal İçinde hezimeti yaşamış vaziyette olduğunu belirten Aldudak, “Ünlü Düşünür zorunlu hallerde “kaçış”ı bir sanat gibi görürken ve kaçışın bir felsefesi olduğunu vurgulayıp farklı tekniklerinden söz ederken, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) tam bir skandal İçinde hezimeti yaşamış vaziyette, henüz ilan edilmemiş olsa da utanç verici bir yenilgiyi tatmış durumda gözüküyor. Şimdilik! Afganistan’da son günlerde olup bitenler, ABD’nin alelacele ve palas pandıras kaçışı, Biden’ın açıklamalarından çıkan sonuç bize ortada bir “sanat” falan olmadığını çok açık gösteriyor. O dönemlerde senatör yetkilisi olan 2003’te “Afganistan’da ulus inşasını gerçekleştiremezsek kaos doğar, bu kaos kana susamış savaş ağaları, uyuşturucu kaçakçıları ve terörist üretir.” diyen Biden birkaç gün önceki konuşmasında “bir günah çıkar­ma”komedisine dönüşen panik psikolojisinin matuf edilmesi çok da yanlış bir değerlendirme olmayacaktı, “Afganistan’daki misyonumuz hiçbir zaman ulus inşasıyla ilgili olmadı… Birleşik merkezi demokrasi yaratma hedefimiz yoktu” dediyse, bunun

 nedeni yaşlılığın getirdiği hafıza kaybı değil, yenilginin bilinç altından dışa vurma hali olarak da yorumlanacaktı. Trilyonlarca dolarların harcandığı bir işgal ve girişilen en uzun savaşın sonucunda, İnandırıcı hiçbir şey söyleyememeyi de içeren bir düş kırıklığı belki de. Sefer’in her zaman zaferle sonuçlanmadığını bize yakın geçmişin en somut örneği olarak karşımıza çıkacaktı. Yakın gelecekte devran döner mi bilinmez” dedi.

 

 

“AMERİKA SORUNLARI ÇÖZEBİLİR VE DÜNYA ONU TAKDİR EDER”

ABD’nin Dünyayı kendi imgesine göre bir yer haline getirme konusundaki aşırı ihtirasından asla vazgeçmeyeceğini de sözlerine ekleyen Aldudak, “Amerika’nın dünyadaki rolü hakkında kökleri derin ama yanlış kendinden eminliği var; “First America!” (Önce Amerika). Dünyayı kendi imgesine göre bir yer haline getirme konusundaki aşırı ihtirasından asla vazgeçmeyecekti. Düşünmek ya da hissetmek için asla kendini işgal ettiklerinin yerine koymadı. Dini bir inanç haline gelmiş evrenselciliğe inandı; Amerika sorunları çözebilir ve dünya onu takdir eder. Hayır, hayır. Amerika silaha başvurarak çözdüğünden daha fazla sorun yarattı. Günün sonunda bu bir ahlaki hezimetten başka bir şey değildi. Amerika’nın bu dikiş tutmamazlığı, kendine yardım ederek kimseye yardım falan etmiyordu aslında. Biden, uluslararası sorumluluk hakkında çok şey söyleyip aynı zamanda az sorumluluk almak bakımından Donald Trump’tan daha fazla “Önce Amerika'cı” bir başkan. Savaşı Bush başlattı, Obama barış konusunda kararsızdı ama Amerika’nın sonuna kadar sorumlu olduğuna inandılar. Trump, Afganistan’dan kaçma konusunda açıkça konuşan ilk Amerikan başkanıydı. Ancak en azından Trump “Önce Amerika” konusunda samimiydi. Biden her iki şeyi birden istiyor hem bencil hem de dürüst olacaktı. Ve Afgan'ları acıya sürükleyerek hazin bir sona terk edecekti” diye konuştu.

 

TALİBAN KENDİ KAFASINDAKİ İDEOLOJİYİ EGEMEN KILMA ÇABASINDA

 

Taliban’ın kendi kafasındaki ideolojiyi egemen kılma çabasında olduğunu da sözlerine ekleyen Aldudak, “ABD, Afganistan’da mağlup oldu tezi, ucu açık bir analiz olurdu. Ancak bu Afgan halkının zaferi anlamına da gelmeyecekti. Çünkü Taliban, Afganistan’a güçlü, istikrarlı, müreffeh bir düzen umudunu vermiyor. Kendi kafasındaki İdeolojiyi egemen kılma çabasında. Kaldı ki, Taliban karşıtlığının ABD sempatizanlığına dönüşmesi ne kadar yanlış ise ABD karşıtlığının Taliban güzellemesine dönüşmesi de o kadar yanlıştır. Her iki yaklaşım da sorun vaad etmektedir. ABD emperyalizmiyle Orta Çağ karanlığı arasında tercih yapmak, bu veya şu demek zorunda olmamalıdır hiç kimse. Bazen tercihler seçenekler arasında olmaya biliyor. Afganistan’ın Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve genç Türkiye Cumhuriyeti’ni örnek aldığı dönemde, kısa sürede önemli atılımlar yaptığını hatırlatmak da şarttır. Bununla beraber, Batı’dan da gelen tepkiler epey dikkat çekici. Nerdeyse her taraftan artık tek ses yükseliyor. ‘Yenildik’. ABD’nin İç kamuoyunun yani sıra Avrupa Birliği (AB) dahil olmak üzere herkes NATO’nun ve ABD’nin Afganistan’da yenildiğini yüksek tonda seslendirmeye başladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya jandarmalığı rolüne soyunan ama girdiği her savaşların büyük çoğunluğunu hezimetle sonuçlandıran ABD’nin bırakın geri çekilmeyi, kaçmayı bile doğru dürüst beceremeyecekti artık. ABD’nin Dış işleri Bakanı Blinken'ın, neredeyse mukavemet göstermeden çöken Afgan ordusuna karşın ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini savunması ve "Taliban, Kuzey Vietnam ordusu değil. Yetenek açısından uzaktan bile karşılaştırılabilir değiller. Afganistan'da bir büyükelçiliğin çatısından insanların tahliyesini gerektirecek bir durum olmayacak. " şeklindeki öngörüsüz yorumlarda bulunsa da, aslında tam da kanayan yaraya parmak basmış olacaktı. Ve olan olmuştu artık.. Afganistan’daki görüntülerin dünya kamuoyunda doğrudan doğruya Vietnam yenilgisini çağrıştırması, elçilik binasından havalanan son helikopter simgesinin yıllar sonra tekrar dolaşıma girmesi, geride bırakılan işbirlikçiler, panik havası vs. bir “geri çekilmenin” değil, ağır yenilginin gerçeklerini Gün yüzüne çıkaracaktı” dedi.

 

İMPARATORLUĞUN BAŞI ÇAMURA BELENMİŞTİ!

İmparatorluğun başının çamura belendiğini de belirten Aldudak sözlerini şöyle sürdürdü:

 “1970’lerin ortalarında Vietnam yenilgisini tekrarlayan bir Amerikan hezimetini mi yaşıyoruz? Bilinmez! Ancak aynı şekilde ABD’nin bu yenilgiyi İran, Çin ve Rusya’ya zarar vermek için tezgahladığını belirtmek de gerçekçi bir yaklaşım alacaktı. Şüphesiz ABD’nin arkasında bıraktığı tablo iç açıcı değildir. Kabil Havalimanı’ndan ayrılan ABD uçaklarının görüntüleri ve kaotik ortam, uzun yıllar boyunca bu ülkenin imajına zarar verecekti, ve tarihin raflarında yerini alması kaçınılmazdı artık. Fakat Washington yönetiminin küresel hakimiyetinin geleceğine sirayet edecek mutlak bir yenilgiye uğradığı tezi de tartışmalıdır. Çünkü ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, küresel jeopolitiğe ilişkin yaklaşımında meydana gelen değişime işaret etmektedir.

 

 

Peki bu bir yenilgi miydi, yoksa çok daha derin bir planın devamı mi olacaktır? 

Özü itibarıyla ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte kesin olan tek gerçeklik bu ülkedeki belirsizliktir. Geçmiş yıllarda Orta Asya’da oluşan güvenlik ortamı ve terör gruplarının bu bölgeye sirayet edememesi, büyük ölçüde Amerikan ve NATO askerinin bölgede konuşlanması ve terör gruplarını kendi üzerine çekmesiyle ilgiliydi. Bu durumdan en çok yararlanan ülke de Çin olmuştu. Hatta “Kuşak-Yol Projesi” kapsamında başlatılan yatırımların sürdürülebilmesi için gerekli olan uzun vadeli güvenlik ortamı, Pekin’in avantajına olmuş ve Çin’in Orta Asya’da Rusya’yı da geçecek bir nüfuz kazanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla bölgede yaşanan bu güç değişiminden son zamanlarda Moskova da tedirgin olmuştur. Zira ekonomik yatırımların ön planda olduğu bu dönemde Rusya, Çin’e karşı alternatif olmaktan çok uzak bir görüntü çizmiştir.

 

 

Özetle Satranç tahtasında ki hareketlendirmede ABD’nin Afganistan’dan çıkarken ülkede oluşabilecek istikrarsızlığı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışacağı açıktır. Dolayısıyla ABD, Hint-Pasifik’te Çin’e karşı bir ittifak kurarken; bölgedeki istikrarsızlığın Çin’e sirayet etmesini arzulamaktadır. Bu nedenle ABD, Taliban yönetimindeki Sünni bir Afganistan’ı hem Çin’e hem de İran’a karşı kendi çıkarlarına uygun görebilir. Sonuç olarak, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi kesin bir mağlubiyet olarak okunmamalıdır. Çünkü bölgede kimin kazanacağını veya kaybedeceğini söylemek için henüz erkendi.




ETİKET :  

Tümü